Tarsus Amerikan Koleji 10. Sınıf öğrencilerimiz Beril Bayık, Bercis Naz Özdirek, Cem Güler, Mehmet Daş ve Yılmaz Arın Manav 18-20 Mayıs tarihlerinde Duke of Edinburgh Gençlik Ödülü programı kapsamında Eskişehir Avlakkaya mevkiinde düzenlenen Gümüş kampına katıldılar.
Onlara refakat eden Müdür Yardımcımız Rüştü Sakallı’nın, öğrencilerin kamptan kazanımlarını, onların konuşmalarını not ederek bizlere aktardığı KAMP ANILARI :
1. Gün
-
Biz sahiden bu çantalarla mı yürüyeceğiz?
-
Kene ilacını sıktın mı? Bana da ver. Çoraplarına sıktın mı?
-
Kaç litre su aldın? 8 Litre. Hepsi Çantada mı? Evet. Nasıl taşıyacaksın o kadar ağırlığı? Hemen içmeyi düşünüyorum.
-
Bu çantalar 20 kilo var mıdır? Bence 30. Bence daha fazla. Bence de daha fazladır bunlar ya.
-
Herkes muhakkak şapka giysin. Hadi fotoğraf çektirelim.
-
Ya burası karınca dolu, ben oturmam buraya ya.
-
Nefret ederim karıncalardan.
-
Kestirme yol bulsak ne olur, nerden anlayacaklar ki? Arkadaşlar, rotayı oradan tamamlamanız gerekiyor, buradan gelmeyin. Ya Köksal Abi, ne var bunda, aynı yol işte.
-
Ne olur duralım, çok yoruldum. Ama daha 100 metre yürüdük sadece. Küt diye bırakma kendini yerde ne olduğuna bak önce. Boşversene, bu ağırlık beni nereye çekerse oraya düşerim ben.
-
Hadi kalkalım. Beni kim çekecek. Yardım edin. Çantasından tut çek.
-
Ben Altın kesinlikle yapmam. Delilik bu ya. Ben de valla.
-
10 kilometre olmadı mı daha ya?
-
Arın yanlış mı gidiyoruz. Rotaya bak bir daha ne olur. Doğru yoldayız doğru. Ama bu yokuş çok saçma, nasıl burayı rota diye koyarlar ki. Rota tepeye mi emin misin? Yarısını çıktık, hadi devam. Ay ben yapamayacağım mümkün değil, çok dik burası. Oturma lütfen kalkamazsın yoksa. Geri dönün! Yanlış yol! Allah kahretsin ya, inanmıyorum.
-
Deliyiz biz, deli.
-
Kesinlikle kimseye yapın falan demeyeceğim geri döndüğümüzde. Rüştü Hocam, ne diye soktunuz bizi bunun içine. Siz kaşındınız arkadaşlar.
-
Neden durdunuz arkadaşlar? Hocam dizlerimin üstüne düştüm. Kanıyor mu Naz? Baticon sürüyorum şimdi, biraz acıyor. Yaralar açık kalsın, paçalarını yukarı çek.
-
Traktörün yanında geçecek yer yok ki. Nasıl geçeceğiz? Ay yok ya ben yapamam. Tut bak adam elini uzatıyor. Sizler deli misiniz gençler, ne işiniz var buralarda? Biz işkence görmeye geldik.
-
Haydi kamp alanına çok az kaldı, yokuşun sonu kamp alanı, gayret edin. Biri bu çantaları yokuşun sonuna fırlatamaz mı acaba? Tamam, orda ben çadırları gördüm. Yaşasın vardık. Burası mıymış? Nefis bir yer.
-
Yağmur gelecek hemen çadırları kurun arkadaşlar. Durmayın çabuk olun. Eyvah damlamaya başladı. Hadi tut şunun ucundan. Bunlar ne, neresine girecek bu çadırın. Her birini iç içe sokacaksın. Bu ne biçim yağmur ya, dolu gibi sanki. Hadi çabuk örtelim çadırları. Ay çok ıslandım. Kaçın çok yağıyor. Çadırlar ne olacak. Hepsinin içine su girdi. Yağmurluklar nerde. Gerek kalmadı, iliklerime kadar ıslandım zaten. Çok üşüyorum ya. Ne biçim hava bu, korku filmi gibi.
-
Ateş çok iyi ısıtıyor. Sucuklar enfesti.
-
Kamp ocağı ne güzelmiş. Süper bir buluş bu.
-
Bu sert yerde nasıl uyuyacağız biz?
-
Feneri nereye koydun?
-
Telefon çekiyor millet. Abi benimki niye çekmiyor ya?
-
Çöp torbalarını ağaçlara bağlayın, gece ayılar ve yaban domuzları karıştırmasın.
2. Gün
-
Offf uyutmadı bu yan çadırdakiler Hocam ya. Ne gürültü yapıyorlar böyle.
-
Arkadaşlar kahvaltınızı iyi yapın.
-
Hocam sucuğu ne yapayım, fazla bu. Çöpe mi attın, inanmıyorum. Ama bozulur akşama kadar Hocam. Hiç bir şey olmaz, soymadın değil mi? Hayır. Tamam, dayanır merak etme. Atma sakın bu akşam yersin. Ama çok ağırlık yapıyor. Yapma allah aşkına 250 gramcık bir şey bu.
-
Bugün tırmanış yoktur umarım. Dünkü kadar değil merak etmeyin. Haritaya baktınız mı? Şuradan değil mi? Hayır bak geldiğimiz yöne doğru tut önce. Pusulaya baksana. Ha tamam orası değilmiş. Sarı yol nerden gidiyor. Traktörün geldiği yerden.
-
Aaaa bu dünkü köpek mi? Akrabaları sanırım. Aaa diğerleri de var. Yerdeki kaşarı yerler mi acaba? Öyle bir yerler ki bak şimdi. Üfff bütün olarak götürdü. Hocam ben sucuğu onlara vereyim. Sen bilirsin, parçala bari. Olum sadece ikiye böldün koskoca sucuğu. Üfff ne biçim kaptılar.
-
Hadi yola çıkıyoruz. Lütfen herkes çantaları aynı anda alsın. Yoksa ayakta çok yoruluyoruz. Tamam. Bana kim yardım edecek? Bugün biraz hafiflemiş sanki bu. Ya da sen alıştın.
-
Senin çantan neden devamlı yana yatıyor. Hocam, ben bunu kuzenimden aldım da. Keşke buradaki çantalardan alsaydın, dengeni bozuyor devamlı.
-
Biraz yavaşla Beril arayı çok açıyorsun. Hocam hemen gidelim ki bitsin işte. Geri Dönünnnn. Yanlış Yol!
-
Tamam, duralım artık. Ayy çok yoruldum. Yolun ortasına çöktün resmen. Karınca var orda. Aman boşver allah aşkına. Karınca olmayan yere oturmam Abi. Amma alıştık böceklere ya.
-
Ne yicen? Ton balığı. Ya sen? Sarma yicem, çanta biraz daha hafiflesin diye. İyi fikir, sarmalar daha ağır aslında, ben de ondan yiyeyim.
-
Arın, çantayı bırak da otur biraz. Yok Hocam, sonra alması zor oluyor.
-
Ne çok kene var burda yaaa. Boşver ya, sonra çıkarttırıyormuşsun nasıl olsa.
3. Gün
-
Neden durdunuz? Çünkü öndeki grup da durdu Hocam. Arkadaşlar biraz sonra toplanma yerinde bütün gruplar toplanıp tek sıra yürüyeceğiz. Nehir kenarındaki patikadan devam edeceğiz. Dikkat yılan bölgesidir. Görünce hiç bir şey yapmayın, sadece uzaklaşın. Zehirliler mi Hocam? Bazıları evet.
-
Dal, dal, dikkat yerde dal, çukur, çukur, dal, dal, yere düşmüş ağaç, yerde ağaç, kaygan kaya, kaygan kaya, dikkat burası çok kaygan, gelmeyin sıkıştırmayın burayı, gelmeyin, BEKLE, BEKLE. Abi niye buradan geçmiyorlar ki ya. Tamam, ver elini, devam, DEVAM.
-
ANA, yılan gördüm Hocam! Nerde nerde? İşte orda. Evet, çalılar kıpırdıyor. Tamam tamam sakin ol, git o tarafa. GELMEYİN YILAN. Hala orda mı, yürü yürü bakma. Ay hocam ilk ben gördüm yaa. Ne renkti? Ne bileyim, işte renkliydi. 75 cm falan vardı. Tamam gitti. Geçebilirsiniz.
-
Köksal ne yaptı yılan? Önümüzden geçti dereye doğru Hocam. Zehirli tip mi? Evet Hocam, Engerek zehirli tip.
-
Derenin karşısında mola. Ya ne gerek var yürüyelim bitirelim artık şu rotayı ya. Ne diye duruyor bunlar, durmayın. Soğuk su çok güzel ama. Evet Hocam dün ben içtim, harikaydı. Evet ben de içtim. Hatta dişleri de fırçaladınız bu suyla. Hocam botunuzun altını suya değdirin, bakın ayağınız serinleyecek. Hiç bir etkisi olmadı Cem.
-
Az kaldı arkadaşlar, dönemeçten sonra yol görünecek, sonra otobüsü göreceksiniz. Eee hani dönemeç bitti hala yol mol yok ortada. Üç gündür yürüyorsun, biraz daha dayan. OLEYYYYY yol göründü. Ayyyy inanmıyorum ya. Asfalt burası.
-
Abi klima lütfennnnnnnnn. Aaaa, burda telefon çekiyor. Ay inanmıyorum, internet de var. Ben hemen müzik dinlemeliyim. Ya allah kahretsin ya, benim şarzım kalmadı. Ay aracın içi ahır gibi kokuyor. Üç gündür yıkanmıyoruz, normaldir. Hayır onlar bizim çöpler. Sarma kokuyor sarma. Sucuk o yaaa.
-
Arkadaşlar tuvaletiniz varsa spor salonunun girişine gidin, orda var. Yok biz çimenlere gideceğiz, öyle alıştık. Evet popomuza çimen değmeden gelmiyor artık.
-
Taksiyi şu gölgede beklesek. Çantanı bıraksana yere Naz. Olmaz Hocam, ben artık bütünleştim onunla.
-
Altında da buraya mı geleceğiz acaba? Hocam, altın bir gün daha mı fazla sadece? Ne olcak, alıştık, biz plantinyum bile yaparız bence.
https://www.facebook.com/tarsusamerikankoleji/photos/ms.c.eJxFysEJACAMBMGOJBty5tJ~;Yz4E~;Q4DVJdjLGXtXFwgsNWjD0qG9APuqAPMVg2R.bps.a.1114747551885850.1073741992.313796438647636/1114748098552462/?type=1&theater